Doğru git sonra sola dön; orada seni bekleyeni fark edince getirdiklerini ona vermeyi unutma olur mu? İlk defa her şeyi alacak haldeyim.
- Avni Onur Sevinç
- 13 Nis
- 3 dakikada okunur
Güncelleme tarihi: 13 Nis
Biraz konuşalım büyük kurtarıcı. Sahi sen kurtarmıyordun artık değil mi? En son seni gördüğümde beni boşluğun içinde olanlara götürün demiştin, diğerleri zaten kendilerini doldurmuşlar demiştin. Şimdi, bir önceki büyük kardeşinin söyledikleri de bizimle, aslında kendini kurtarırken bizi de kurtardı bir yerde istemeden de olsa? Bu arada kurtarmak, kurtarılmak konusu biraz rahatsız ediyor çünkü biliyorum çocuk istemiyorsunuz, kendi göbeğini kendi kesen, doğru ayrım yapabilen, kalbi uyanmış öğrenciler istiyorsunuz. Beni kurtarmayın, birlikte kurtulalım bunun içine kurtarıcı da dahil? Yoksa neden beden aldı arkadaşlar?
Bu öğrencileri isteyen kim acaba, büyük rahip mi? Kimin rahibi, hangi dönemin, hangi yaratılışın? Eğer çıkış yüksekliği aynıysa gezegende bize anlattığın hikaye ne? Elçiye zeval olmaz, haklısın; yine de insan soyu mesajdan daha çok mesajcıya takılıyor, ne yapsınlar? Yoksa mesajcı babasını işaret ediyor, baba da çocuklarıyla konuşamıyor nasıl olsa değil mi? Ne büyük açmaz, baba üzgün mü yani? Sen de onun üzgünlüğüne dayanamadın ve kalktın buraya hasadı kaldırmaya geldin yani?

Yine bir hikaye daha. Sanki araya katmanlar oluşturmak için gelmişler gibi, bizim iyiliğimiz için zaten bu, elektriksel amperajı düşüren istasyonlar bunlar. Hey sen! Küçük yaratılış, istasyonlardan dolayı şükret. İstasyon kendini oraya koyuncaya kadar neler yaşadı sen biliyor musun? Sen ne biliyorsun ki küçük istasyon. Zaten, yaratıcıyı hissedebilmek ömrünün yarısını alıyor. Bunun da ilacı sevgiden geçiyor çünkü orası hissetmeyi mümkün kılıyor, duygulara dikkat burada. En basitinden tetiklendiği için yoldakiler çok kullanıyor bunu. Peki nasıl ve neden oluyor da insan işleri üzerinde bu savaş/mücadele sürüyor?
Yaratılış için önemli olduğumuz kesin. Bir sürü sembolik anlam içinde aktarılan bu bilgiler? "Kutsal" kitaplarda yazılanlar özellikle... Bu arada bir şeyi neyin kutsal yaptığı da ayrı bir konu sanırım. Dünya maddelerinden yapılan bir beden ve daha yüksek merkezlere yanıt verecek bir organizma. Kalitesi bizim eylemlerimize göre belirleniyor. Eylemler düşüncelere ve duygulara, daha bilemediğimiz bir sürü tesire, burada yazmakla bitmeyecek başka alanlardan etkileniyor, bunu burada bırakalım astralciler.
Şimdi şarap içiyorum, eski grubumuzda "ateş" yapardık. Şimdi o ateşin oluştuğu gruptayım ve o dönemki hocamız ateşin kaynağını hiç söylemedi sanki bir "şey" gibi ancak kaynağı buldum. Hocanın kaynağını tabi ki, ateşin ritüelik kullanıldığı kaynağı değil. Gerek var mı bu arada o da ayrı bir soru. Orada dost kuşlar, ekmek ve tuz vardı; anlatılan ifadeler kültürel olsa da ve tesirlerin kaynağıyla olan bağlardan daha çok günümüzdeki insan ilişkilerine indiği için bardağın dışını yıkasak da, bardağı az da bilenlerden sayarsak bunların yazarını, kültürel olandan içeriye girince anlatılan ekmek, tuz ve şarabın başka bir şey olduğunu dinliyorsun düşünmeden ya da duymadan. Yine de dışarıdan en son gelenlerden biri olarak bana konuşan bu ritüelin yaşlılara konuşmaması da ne ilginç değil mi? Hâlâ tuza ve ekmeğe kültürel yorumlar yapıyorlar. Şu bile yoktu "alın yiyin bu benim bedenimdir" ya da "alın için bu benim kanımdır"
"Gümüşlü Doğa İnsanı" neler oluyor hayatında? Geçiciliğin kalbine ok mu attın yoksa? Nasıl bir altı patlarlı tesir varsa sık sık kullanma ihtiyacı doğuyor hayatta. Bu da beni hızlı yapıyor, akışkan ve boşlukları/çatlakları dolduran bir hal gibi, bunu yaparken de altını özlüyorum, merkezi, evi ve sabitlenmeyi.
Bu özlem de beni son dönemlerin buluşmasına getirdi ki, ilk defa belki de bir şey olabilir mi diyorum. Bu arada bugün ayrı bir değişiklik oldu, bir yerleştirmece gibi Londra gidip İstanbul geldi gibi, bunu ben yapmadım? Şu son değişikliklerle birlikte artık izninizle 1/3 altınımı alayım, böyleymiş dostlar hayat.
Burada olanlar (bu halin içinde olanlar) öncesinde bize söylemese de ben söylüyorum. Crowley'in şeflere gider yapması gibi, biz de ateşi üçlediğimiz ama kaynağımızı bilmediğimiz zamanlara yapalım sanki bir şeymiş gibi söylenmeyen o kaynağa. Şimdi neden söylüyorum derseniz; hocanın ateşi nereden öğrendiğini öğrendim çünkü ben de oradayım ve bardağın dışını bize içi gibi getirişine de selam vermek istedim.
Dostlar, yolun yürüyüşçüleri birbirimizle samimi bir şekilde konuşmaktan; destek olmaktan, sevmekten başka neyimiz var ki?
Birbirimize katılalım.
D.
Comentarios