Boş kabuk, evet orada kalmıştık. Yılan kendi kuyruğunu ısırıyor yani? Birisinin bizi döngüye soktuğu kesin. Zaten başlar ve ayaklar bir olması demek, dairenin tamamlanması demek. O zaman "At The Left Hand Ov God" dinleyelim 30. yıla özel versiyonu ile.
Infernoyu seviyoruz. Şeylerin üçlü yapısına karşı duyduğumuz ya da şartlandırıldığımız iğrentiliğe bir daha bakmaya ne dersiniz? Haydi o zaman Dante'ye gitmeden şunlara bakalım "Mundi, Coeli ve Inferni". Bu terimler, evrenin yapısını ve insanın ruhsal yolculuğunu ifade etmek için bir model sunar. Her biri, farklı bir boyutu veya varoluş halini temsil eder:
Mundi: Latince kökenli bir terim olup, "dünya" veya "evren" anlamına gelir. Mundi, fiziksel dünya ile ilgili her şeyi, doğayı, canlıları ve insanların yaşam alanlarını kapsar.
Coeli: Bu terim de Latince kökenlidir ve "gök" veya "cennet" anlamına gelir. Coeli, daha yüksek ruhsal düzeyleri ve ilahi varlıkları temsil eder.
Inferni: Latince'de "cehennem" veya "alt dünya" anlamına gelen bu terim, genellikle ruhsal ya da fiziksel olarak düşük bir durumu veya kötü bir varoluş halini ifade eder.
Bu üç kavram birlikte, insanın varoluşunu ve ruhsal gelişimini anlamak için bir çerçeve sunar. Mundi (dünya), Coeli (gökler) ve Inferni (cehennem), hem fiziksel hem de ruhsal düzeylerdeki etkileşimleri gösterir ve bireyin kendini keşfetme yolculuğundaki farklı aşamaları ifade eder.
Her şeyle bir olan; özdeşleşmemiş Doğa'nın tercihleri giderek hayatın yüksek yönlerine doğru olunca ister istemez yoğunluk farkı oluşuyor. Bir yere doğru çekiliyoruz, yaklaşıyoruz bu demek oluyor ki bir yerden uzaklaşıyoruz. Tabi, varlıksal gelişim ne ki? Büyük öğretmen ben hasta olanlara geldim derken neyi kastediyordu? O anlamda sağlıklı olanların, sağlıkta yaşayanların "dine de" ihtiyacı yok? Burada sınıfsal olarak az vitaminle beslenmiş olanların sağlıklı, besili ve parlak olanlara karşı içsel bir tutumu olması normal değil mi? Özel mülkiyetin sermayenin bir aracı olması ve adaletin de ona alet olması gibi? Sınıfsal olarak biz de mülk mü var ki? Var olan da yüce yaratıcının değil mi? Bize yüce yaratıcı da onlara adalet mi?
İçimizdeki büyük ışık (Christos) nerede doğacak? O anlamda öğrenciler; sağlıklı olanlar değil çünkü karmayı çalıştırmışız, büyük nedensellik ağının içinde ağırlaşmışız. Bu seçeneğin olması iyi geliyor, yaratmaya çalışmanın "cezasını" çekmek kadar güzel bir şey var mı? Abrakadabra! Başlangıçta söz vardı, söz Tanrıydı. Madem konuşan haldeyiz o zaman, verelim ateşi ve güzelimizi yakalım. "Sonuna kadar yanan kırmızı güzelleri bulmak kolay değildir dostlar". General'den de bir cümle ekleyelim.
O anlamda ışık büyük bir sıcaklığın içinde doğdu. Behemoth'u yaklaşık 21 yıldır sık sık dinlememiz gibi, her şey beslenmek ister ve büyük besici, ev halkını gözetir değil mi erdemli kadın? Öyle erdemli erkek. O zaman kırmızının kanı ısıttığı yerde, ateşler içinde kaldığında hissettiğin o düşük tatbikatların yükselikliği sana yetiyor mu? Yetmediği kesin yoksa Chrsitos'u neden arayasın.
Ancak iş kabukta kalanların ve kabuğa kadar inenlerin dönüşüyle tatlanıyor. Geçiciliğin içinde olduğumuz için hem büyük bir boşluk hem de büyük bir merhamet içinde olabiliyoruz. Merhamete adım attığımızda; o zaman geçicilik bir şans, fırsat ve kendi küçük anlamlı dünyamız için (süper cahillik) bize fırsatlar verildiğini fark ediyoruz. İstediğini yap, bütün yasa bundan ibarettir gibi bir söz kendimizi kurban ettiğimiz; ahlaklılık, erdemlilik gibi bir yerden bizi kurtarıyor mu?
İstediğinin düşüklüğü ve sıcaklığı seni bağlar dostum. Burada, Doğa'nın Avni Onur'unda cici bir general var, kendisi özlediği şeyleri almak konusunda atına iyi biniyor. Ne dersin şimdi ona? Buyursunlar:
1 Timothy 3:5 " But if a man does not know how to manage his own household, how will he take care of the church of God?"
Comments